Biliyoruz ki, bu yıl Londra’da gerçekleşecek
olan 2012 Yaz Olimpiyatları’na geri sayım çoktan başladı. Hatta Londra halkı, Trafalgar
Square meydanına yerleştirilmiş, 2012 olimpiyatlarına doğru günleri, saatleri
ve dakikakaları geri sayan dev bir dijital saatle geçen seneden beri bütünleşik
vaziyette yaşamakta. Şehrin en yoğun ve en çok turist çeken alanına kurulmuş bu
düzenek, olimpiyatlara verilen önemi vurgulamakla kalmayıp kuşkusuz halkı da
olabildiğince olimpiyat heyecanına katmayı amaçlamış. Bu yöntemle başarılı
olduğunu söylemek de mümkün. Fakat bu maalesef, olimpiyatların seyirci kısmına
gösterilen duyarlılığın genel bir ölçütü olamıyor. Şöyle ki, olimpiyatlara şurada
sayılı günler kala (27 Temmuz Cuma günü başlayıp 12 Ağustos Pazar günü
bitecek), daha önce benzerlerine şahit olunmadığı iddia edilen katı olimpiyat
ilke ve kuralları bir takım eleştirilere maruz kalmakta. Anlayacağımız,
Birleşik Krallık’ın kuralcı anlayışı burada da kendini göstermiş.
Şimdi, bu eleştirilerin konu edildiği bir
yazıya yer vermek istiyorum. Kaynağımız, vakti zamanında üyeliğimin bulunduğu
ve derlediğim sayılarına hala gözüm gibi baktığıım İngiltere’nin çok kaliteli
bir PR dergisi, PRWeek.
16 Temmuz 2012 tarihinde yayımlanan ‘London
2012 Olympics rules leading to 'watered-down' PR campaigns’ başlıklı yazıyı zevk alarak Türkçe’ye çevirip
sizlerle paylaşıyorum.
Londra 2012 Olimpiyat Kuralları, PR Kampanyalarını
Hafifletme Yoluna Gidiyor
Sara Luker
“2012
Londra Olimpiyatları, PR kampanyalarının güçsüzleşmesine yol açan sponsor
kurumların destekleri yüzünden ‘seyircileri yabancılaştırma’ tehlikesi altında.”
16 Temmuz tarihinde çıkan habere göre, Olimpik Teslimat
Yetkili Kurumu, ‘tuzak pazarlama’ ya başvurabilecek ya da olimpiyat oyunlarına
ilişkin bir sponsorluk bağlantısı bulunmadığı halde bu oyunlarla beraber hileli
bir şekilde anılabilecek firmaların önünü kesmek için, bu firmalara 23 Temmuz’dan
itibaren yaklaşık 300 yetkili gönderiyor. Bu yetkililer, kurallar ihlal edildiği
takdirde, firmaları, 20.000 sterlin para cezasıyla sonuçlanabilecek mahkemeye taşıma
yetkisine de sahipler. Yetkililerin, LOCOG’un (Londra Olimpik ve Paralimpik
Oyunları Organize Komitesi) markalar için düzenlediği katı ilkeler doğrultusunda
hareket ettiklerini belirtmekte de fayda var. Söz konusu ilkeler, “Londra,
sponsorluk, altın, gümüş, bronz” gibi yasak kelimelerden oluşan bir listeyi de içeriyor.
W İletişim Müdürü Warren Johnson’un konuyla alakalı
PRWeek’e söyledikleri şöyle:
“Olimpiyat
sponsorluk anlaşmaları olmayan markalar, olimpiyatların bitimine kadar, daha
çok ileriye dönük olan PR aktivitelerini geri planda tutmaktalar. Katı ilkeler
ve kurallar, gayri resmi birimlerin, resmi bir bağlantı olmaksızın ‘ 5
dakikalık bir ün’ kazanmak için harika bir platform sunan ‘sosyal medya’ ile
sunacağı aktivitelerin önünü açacaktır. LOCOG ve denetleyici yetkililer ile
anlaşmalı olan markalardan elde edilen endüstri kaynaklarından alınan geri
dönüşüme göre; ses getirecek yaratıcı kampanyaların ortaya çıkması, -fikirlerin
neredeyse herhangi bir etkiye sahip olmadığı ve güçsüzleştirildiği mecralar göz
önünde bulundurulduğunda-oldukça zor.”
Başarı müdürü
Steve Earl ise Johnson’a katılarak, şunları ekliyor:
“Firmaların çoğu kuralları yıkma riskine girmemeyi
seçiyor ve hepsi bu süreçte sessiz kalıyorlar. 2012 Londra Olimpiyat kuralları,
benim şu ana kadar şahit olduklarıma nazaran en gaddar kuralları içeriyor ve kısıtlamalar
olimpiyatlara yaklaştığımız şu dönemde online diyaloglar üzerinde de hakimiyet
kuruyor, beraberinde haklı olabilecek çok sayıda insanı da rahatsız ediyor.”
Earl son olarak da şunu ekliyor:
“Olimpiyatlar, kurumsal desteğin kötüye kullanılma
oranında seyircilerin yabancılaştırılması tehlikesi ile karşı karşıya.”
Makale bu şekilde. Anlaşıldığı üzere, bu yılki
olimpiyat ilke ve kurallarında belirgin bir katılık söz konusu. Üzerinde
düşünüldüğünde, bu kuralların demokratik bir anlayışa sahip olup olmadığı
konusunda olumsuz bir yargıya varmak da mümkün gibi. Söz konusu olan, bütün
dünyanın haberdar olduğu ve gözlerinin üzerinde olduğu olimpiyat oyunları. Yaratıcılığın
en üst seviyelerine çıkmak için harika bir ortam oluşturan bu global olayı hayalgücüne
gem vuracak şekilde normlandırmak ve bir yasak kelime listesi oluşturacak kadar
katılaştırmak olimpiyatların küreselliği ve dolaylı yoldan hizmet ettiği pek çok
amaç ile de pek bağdaşmıyor sanki.
Hileli pazarlama ya da pr taktiklerinin hiçbir türlüsü
elbette kabul edilemez, globallik elbette haksız elde edilen kazancın üstünü
örtemez, aksine bu haksızlığa daha da ehemmiyet kazandırır. Fakat ortada, zaten
kısıtlı sayıda kuruluşun sponsor olup da yararlanabileceği bir durum varken,
geride kalan çoğunluğun belli başlı haklardan mahrum edilmesine yönelik her
türlü uygulama da bir o kadar yanlıştır. Bu globallik, ondan yararlanabilenler
ile yararlanamayanlar arasındaki uçurumu kaldıramayacak kadar global yani.
Nacizane yorumumu da ekledikten sonra, ben şimdiden
herkese 27 Temmuz 12 Ağustos arası iyi seyirler ve Londra’nın heyecanını
evlerine taşımalarını dilerim.
No comments:
Post a Comment