Thursday 19 July 2012

PR KAMPANYALARINA 2012 LONDRA OLİMPİYATLARINDAN YASAK



Biliyoruz ki, bu yıl Londra’da gerçekleşecek olan 2012 Yaz Olimpiyatları’na geri sayım çoktan başladı. Hatta Londra halkı, Trafalgar Square meydanına yerleştirilmiş, 2012 olimpiyatlarına doğru günleri, saatleri ve dakikakaları geri sayan dev bir dijital saatle geçen seneden beri bütünleşik vaziyette yaşamakta. Şehrin en yoğun ve en çok turist çeken alanına kurulmuş bu düzenek, olimpiyatlara verilen önemi vurgulamakla kalmayıp kuşkusuz halkı da olabildiğince olimpiyat heyecanına katmayı amaçlamış. Bu yöntemle başarılı olduğunu söylemek de mümkün. Fakat bu maalesef, olimpiyatların seyirci kısmına gösterilen duyarlılığın genel bir ölçütü olamıyor. Şöyle ki, olimpiyatlara şurada sayılı günler kala (27 Temmuz Cuma günü başlayıp 12 Ağustos Pazar günü bitecek), daha önce benzerlerine şahit olunmadığı iddia edilen katı olimpiyat ilke ve kuralları bir takım eleştirilere maruz kalmakta. Anlayacağımız, Birleşik Krallık’ın kuralcı anlayışı burada da kendini göstermiş.

Şimdi, bu eleştirilerin konu edildiği bir yazıya yer vermek istiyorum. Kaynağımız, vakti zamanında üyeliğimin bulunduğu ve derlediğim sayılarına hala gözüm gibi baktığıım İngiltere’nin çok kaliteli bir PR dergisi, PRWeek.

16 Temmuz 2012 tarihinde yayımlanan ‘London 2012 Olympics rules leading to 'watered-down' PR campaigns’ başlıklı yazıyı zevk alarak Türkçe’ye çevirip sizlerle paylaşıyorum.
Londra 2012 Olimpiyat Kuralları, PR Kampanyalarını Hafifletme Yoluna Gidiyor
Sara Luker


“2012 Londra Olimpiyatları, PR kampanyalarının güçsüzleşmesine yol açan sponsor kurumların destekleri yüzünden ‘seyircileri yabancılaştırma’ tehlikesi altında.”  



16 Temmuz tarihinde çıkan habere göre, Olimpik Teslimat Yetkili Kurumu, ‘tuzak pazarlama’ ya başvurabilecek ya da olimpiyat oyunlarına ilişkin bir sponsorluk bağlantısı bulunmadığı halde bu oyunlarla beraber hileli bir şekilde anılabilecek firmaların önünü kesmek için, bu firmalara 23 Temmuz’dan itibaren yaklaşık 300 yetkili gönderiyor. Bu yetkililer, kurallar ihlal edildiği takdirde, firmaları, 20.000 sterlin para cezasıyla sonuçlanabilecek mahkemeye taşıma yetkisine de sahipler. Yetkililerin, LOCOG’un (Londra Olimpik ve Paralimpik Oyunları Organize Komitesi) markalar için düzenlediği katı ilkeler doğrultusunda hareket ettiklerini belirtmekte de fayda var. Söz konusu ilkeler, “Londra, sponsorluk, altın, gümüş, bronz” gibi yasak kelimelerden oluşan bir listeyi de içeriyor.

W İletişim Müdürü Warren Johnson’un konuyla alakalı PRWeek’e söyledikleri şöyle:
 “Olimpiyat sponsorluk anlaşmaları olmayan markalar, olimpiyatların bitimine kadar, daha çok ileriye dönük olan PR aktivitelerini geri planda tutmaktalar. Katı ilkeler ve kurallar, gayri resmi birimlerin, resmi bir bağlantı olmaksızın ‘ 5 dakikalık bir ün’ kazanmak için harika bir platform sunan ‘sosyal medya’ ile sunacağı aktivitelerin önünü açacaktır. LOCOG ve denetleyici yetkililer ile anlaşmalı olan markalardan elde edilen endüstri kaynaklarından alınan geri dönüşüme göre; ses getirecek yaratıcı kampanyaların ortaya çıkması, -fikirlerin neredeyse herhangi bir etkiye sahip olmadığı ve güçsüzleştirildiği mecralar göz önünde bulundurulduğunda-oldukça zor.”

 Başarı müdürü Steve Earl ise Johnson’a katılarak, şunları ekliyor:

“Firmaların çoğu kuralları yıkma riskine girmemeyi seçiyor ve hepsi bu süreçte sessiz kalıyorlar. 2012 Londra Olimpiyat kuralları, benim şu ana kadar şahit olduklarıma nazaran en gaddar kuralları içeriyor ve kısıtlamalar olimpiyatlara yaklaştığımız şu dönemde online diyaloglar üzerinde de hakimiyet kuruyor, beraberinde haklı olabilecek çok sayıda insanı da rahatsız ediyor.”

Earl son olarak da şunu ekliyor:

“Olimpiyatlar, kurumsal desteğin kötüye kullanılma oranında seyircilerin yabancılaştırılması tehlikesi ile karşı karşıya.”

Makale bu şekilde. Anlaşıldığı üzere, bu yılki olimpiyat ilke ve kurallarında belirgin bir katılık söz konusu. Üzerinde düşünüldüğünde, bu kuralların demokratik bir anlayışa sahip olup olmadığı konusunda olumsuz bir yargıya varmak da mümkün gibi. Söz konusu olan, bütün dünyanın haberdar olduğu ve gözlerinin üzerinde olduğu olimpiyat oyunları. Yaratıcılığın en üst seviyelerine çıkmak için harika bir ortam oluşturan bu global olayı hayalgücüne gem vuracak şekilde normlandırmak ve bir yasak kelime listesi oluşturacak kadar katılaştırmak olimpiyatların küreselliği ve dolaylı yoldan hizmet ettiği pek çok amaç ile de pek bağdaşmıyor sanki.

Hileli pazarlama ya da pr taktiklerinin hiçbir türlüsü elbette kabul edilemez, globallik elbette haksız elde edilen kazancın üstünü örtemez, aksine bu haksızlığa daha da ehemmiyet kazandırır. Fakat ortada, zaten kısıtlı sayıda kuruluşun sponsor olup da yararlanabileceği bir durum varken, geride kalan çoğunluğun belli başlı haklardan mahrum edilmesine yönelik her türlü uygulama da bir o kadar yanlıştır. Bu globallik, ondan yararlanabilenler ile yararlanamayanlar arasındaki uçurumu kaldıramayacak kadar global yani.

Nacizane yorumumu da ekledikten sonra, ben şimdiden herkese 27 Temmuz 12 Ağustos arası iyi seyirler ve Londra’nın heyecanını evlerine taşımalarını dilerim. 

No comments:

Post a Comment