Olimpiyat Feneri
PRWeek’in son podcastinde tartışıldığı üzere;
Olimpiyat oyunlarının sıkı sponsorluk düzenlemeleri, oyunlara sponsor olmayan
markalar için avantaja dönüştü.
Dünyanın gözü Londra Olimpiyat Oyunları’na
çevrilmişken, bu haftanın PRWeek podcasti, markaların olimpiyatlardan nasıl
yararlandıklarını inceledi.
Lord Coe’nin (Lord Coe, otherwise Sebastian Newbold Coe , eski İngiliz atleti ve politikacı, şimdi Londra Olimpiyat Oyunları Organize Komites Başkanı), oyunlara Nike spor ayakkabı
giyerek gelen ziyaretçilere karşı beslediği kafa karışıklığına dayanarak,
Hope&Glory’nin kreatif direktörü Gavin Lewis şöyle söyledi:
“Seb Coe ve diğer insanların,
olimpiyatlara çok fazla yatırım yapmış olan markaları korumaya çalışmaları
doğru bir davranış. Fakat, sponsor olmayan markaların olimpiyatlarda bir şekilde
yer almasına izin verecek kadar katı bir uygulama, sponsor markaların kendi
kendilerini sırtlarından vurmaları anlamına da geliyor.”
Lewis, sponsor olan Coca Cola’ya kıyasla, mazlum taraf olan Pepsi’nin konumuna işaret etti, Hill+Knowlton Strategies’den (New York menşeili global PR şirketi) Anthony Scammell de bu sponsorluk farkının, Paddy Power ve Oddbins gibi markalara yardımcı olduğunu belirterek Lewis’i doğruladı. Bununla birlikte spor müsabakaları pazarlama ve sponsorluk direktörü, olimpiyatların sahip olduğu yüksek profilin, markalar açısından bir denge sağlamada zorlayıcı bir faktör olduğunu belirtti.
Direktörün söyledikleri, sponsor markaların çoğunun, kendilerini olimpiyatlar ile iliştirerek halkın gözünde daha bilinir hale gelme konusunda başarılı olduklarını gösteren PRWeek marka ünü anketine dayanarak devam ediyor.
Lewis ve Scammell, sponsorlardan Adidas’ın, daha olimpiyatların organizasyonu aşamasında öne çıktığını vurgularken, P&G ve BAA’in de diğer markalar arasında büyük taktir gördüğünü belirtmiştir.
Scammel aynı zamanda, sosyal medyanın, oyunların ilk olarak “dijital oyunlar” olarak markalaşmasındaki önemine de vurgu yaptı ve kendi haberlerini kendileri yapan atletlerin sayılarının artmasıyla, sosyal ve dijital medyanın rolüne dikkat çekti:
“Gazete ve televizyonlarda sınırlı alan var ve oyunlar başladığı zaman bu sınırlı alanlar daha çok olimpiyat ajandası ile kaplanacak; bu da, mesajlarını iletebilmeleri açısından, markalara açık bir kanal olarak algılanabilir.”
Scammel son olarak
şunu ekliyor:
”Başarılı markalar,
mesajlarını,çeşitli kanallar yoluyla sürekli tekrarlayan markalardır.”
No comments:
Post a Comment