Wednesday 18 July 2012

YİNE YENİDEN BEN!

Selamlar.

Neredeyse bir yıldır aktif olmayan bu PR bloğunu, artık onunla küçük bir bebek gibi ilgilenecek olmam kaydıyla tekrar aktif etmekteyim. Hedefim her zamanki gibi büyük : Okuyucu kitlesini önümüzdeki 2 ayda 1000'e ulaştırmak. Hedefi yakalayamayıp bunu 3 ayda başarabildiğim taktirde, edit güzelliğinden yararlanıp bu yazıdaki 2 ayı 3'e dönüştürmek de aklımdaki hilelerden biri.

Peki bir PR'cı hilebaz olmalı mı?
Bence hayır.

Peki bir PR'cı, stratejilerini mevcut durumu değiştirmeye yönelik mi uygulamalı yoksa mevcut durumu stratejilerine mi uyarlamalı?
Bence ikincisi.

Bu durumda hilebazlıkla ilgili olan sorum, benim yukarıda planladığım hile stratejimi desteklemezken, "mevcut durum-stratejik kısım" ile ilgili olan sorgulamam, bir PR taktiği açısından bana oldukça destek vermekte.

Peki dürüstlük bunun neresinde?

Gene soruyorum: Pr stratejileri mevcut duruma uyarlı şekilde gerçekleştirilmeye çalışılırken "dürüstlük" kavramı gerektiğinde arka plana atılmalı mıdır?
Bence hayır.

Bu sanırım oldukça net. Hayır.

Bu durumda yapılması gereken tek bir şey var: Muhakeme ve analitik düşünebilme.

Şunu demek istiyorum ki;

Yukarıda 1000 takipçi sayısını 2 aya sığdırmışım. Bu ne anlama gelir?

2 ay 60 gündür.

Günde en düşük ihtimalle ( hesaplamaları böyle durumlarda minimum seviyede tutmak sonradan kendimizle hesaplaşmalarımızda oldukça yararlıdır.) 5 kişiyi kapıversek, bu 60 günde 300 kişi eder.

En yüksek ihtimalle, bu sayı iki katına çıkıp da günde 10 takipçiye denk gelirse, 2 aylık sayı 600 kişiye tekabül eder.

Diyelim takipçi sayısı 2 aylık süre içerisinde oldukça dengesiz, ben de sıcaklardan iyice tembelleştim (kabullenilemez ve bahane olarak sunulamaz olsa da, kazası var belası var, dünya) ve bir gün 5 kişi takipçilere eklenirken diğer gün 10 kişi takipçi sayısına eklenmekte. 60 günlük sürede 30 gün 5 kişi, 30 gün de 10 kişi sevgili bloğumu takip etmeye karar verirse bu durumda toplam sayım 450 kişiye denk gelmekte.


Haydi ilk 1 ay kimse bloğumu takip etmedi diyelim ya da bu sayı 1 ya da 2 kişiyle sınırlı kaldı; ikinci ayda ise günlük eklenen takipçi sayısı 5'i geçmedi. Toplamda 30 günden 5 kişi 150 kişi eder, ilk ay tek tük 3 kişisini de alırsak, rakam 153 gibi sinir bozucu bir sayıya ulaşıyor.

E bu 2 ay süresince yeterince fedakarlık edeceğimizi, bir bebek yerine koyacağımız bloğumuzu sabah öğlen akşam düzenli aralıklarla besleyeceğimizi varsayarsak 153 sayısından daha düşük bir ihtimali düşünmek istemiyorum bile.

Düştüğü taktirde bir kriz yönetimi stratejisi uygulamak şart olacak yoksa.

Kriz yönetimi demişken,

Bu stratejinin de şimdiden hazır olması çok ama çok önemli elbette. Olası durumları gözönünde bulundurarak başvurulacak stratejilerin şimdiden listelenmesi, her yerde her zaman hayat kurtaran bir durumdur.

İleriki safhalarda kriz yönetimi stratejimi de huzurlarınıza listeleyeceğim ki acil durumlarda ilk aklıma gelen şey hep görsel medyaya başvurmak oluyor. Bir kaç saniye öncesinde olduğu gibi.

Alıp mesela ağ onaran bir balıkçıyı karşıma, onun anlayacağı dilde bir PR anketi hazırlayıp da konuşturmak, konuşturmak, sonra bir daha konuşturmak... Ve sizinle paylaşmak. Onun cümlelerinden çıkarımlar yapmak, illa ki bir şeyler yakalamak. Sokak.

Sokağı seviyorum çok. En önemlisi, sokağı, içi canlı dışı sıvalı beton yığınlarının ötesinde, bünyesinde dünyaya liderlik edebilecek fikirlere sahip insanların topluca barındığı bir yer, yerden de öte küçük bir dünya, bir fikir yuvası olarak görüyorum.

Ve inancım hep şu yönde:

Dünyayı kurtaracak, çok daha yaşanılacak hale getirebilecek, hepimizin arayışta olduğu fakat henüz "İŞTE TAM DA BU!" dedirtecek fikir, fikirler, hem çok uzakta hem de bize fazlasıyla yakın.

Harran'da bir çapaya tutunmuş ellerin derin çizgilerinde mesela,
Iğdır'da bir su satıcısının alnından akan terinde,
Ankara'daki bir meydanda, gelin arabalarının yollarını gözleyen ve o arabaların önüne korkusuzca atılan bir afacanın parıldayan gözlerinde,
İstanbul'da bir fahişenin boyalı dudaklarının arasından çıkabilecek tek bir cümlede yahut.

Böyle:) Dünya çok büyük. Ve dünya, söyleyecek çok şeyi olup da söyleyecek, uygun mecralarda kendini gösterecek cesareti olmayan akıllarla, duygularla dolu. Nasıl birbirinden farklı ve renkli...

Bir "hadi" demeye bakıyor dünyayı kasıp kavurmaya hazır bir fikir.

Yazılacak ne çok şey var halbuki, şu rüzgar da vururken suratıma...

Kriz yönetimi diyordum, fazla mı edebiyat yaptım:)

İşte yapılmaması gereken bir şey daha; söylecek neyiniz varsa olabildiğince az ve öz yoldan belirtiniz, yazı içerisinde kaybolmayınız, net olunuz.

Diyeceğim o ki, yukarıda sözünü ettiğim insan profillerini oturtup bir kamera karşısına sizlere aktarmak ve içlerinden eninde sonunda bir PR ideası çıkarmak şimdilik ilk başvuracağım kriz yönetimi stratejim olsun.

Son olarak...

2 aya biçtiğim 1000 takipçi sayımı kendi kendime çürütüp en kötü ihtimali 153'e çektiğimi de hatırlatayım da, hilekar PR'cıya çıkmasın adım sonra:)

Seviyorum sizi, bu yüzden;

SEVGİLER









No comments:

Post a Comment