Hepimizin geçtiğimiz günlerde yakından takip
ettiği gibi, Avrupa'nın ennn yüksek konut binası olan Beşiktaş'taki 42 katlı
Polat Tower alev alev yandı. Dış cephedeki klimalardan çıktığı tespit edilen
yangın pek çok tartışmaya da meydan verdi. Özellikle binanın "akıllı
yangın söndürme sistemi" ile donatılmış olup, yangın sonrası bu
özelliğinin vurgulanması tartışmaların ana malzemesi oldu.
Gökdelenin, sahip olduğu -yangının daha büyük
bir faciaya yol açmasını önleyici- "akıllı teknoloji" ye rağmen
gazeteciler tarafından gene de pek çok eleştiriye maruz kalması;
Bence çok yerinde; fakat
Bazılarınca bir "muhalefet klasiği"
Sorun da burada başlıyor. Ortada muhalefet
olmaya dair yerleşmiş, olumsuz bir algı var. Bu algı, siyaseti içine alan ya da
almayan her türlü mecrada kendisini gösteriyor. Şöyle ki; iktidar iyi ya da
kötü ne yaparsa yapsın, illa ki bir eleştiriye maruz kalacağı ritüeli insanların
beyninde o kadar yerleşik ki, iktidarı ya da siyaseti içine almayan durumlarda
dahi, yapılan eleştirilere doğrudan "yıkıcı, yıldırıcı ve kasti"
eleştiriler gözüyle bakılıyor. Her akşam ana haber bültenlerinde (hem de on
yıllardan beri) siyasilerin birbirilerini bilinçsizce eleştirmelerini izleyip
bunları bir de eve gelen misafirle, kapı önünde esnafla, otobüsteki yol
arkadaşıyla konuşmak ve ister istemez koyu ve bilinçten yoksun bir şekilde taraf
tutmak, şahit olduğumuz bütün bu eleştiri sistemini istemsizce günlük
hayatımıza da yansıtmamıza yol açmakta. Yani zaman geçti, herkes birbirini
sadece eleştirdi, bu da yalnızca güzelim "eleştiri" kelimesinin
adının çıkmasına yol açtı, eleştirinin çok anlamlılığı yerini tek yönlü bir
eleştiri anlayışına bıraktı: "Yıldırma Politikası".
Hal böyle olunca da, yapılan onca eleştirinin
arasından haklı olanları, haksız olanların arasında kaynayıp gitti. Bu durum
elbette en çok eleştirilenlerin işine yaradı. Sürekli eleştiriliyor olmanın
üzerlerinde yarattığı mağduriyeti kullananlar yapılan eleştirilerden rant
sağlama yoluna gidip çok bilinçli olmayan bir PR anlayışına başvurdular,
milyonları arkalarına aldılar ve artık eleştirildikleri için haklıydılar.
Birazdan aşağıda, Polat Tower yangınında,
yangının çıkış sebebi üzerine odaklanılması gerektiğine vurgu yapan Sözcü
Gazetesi Yazarı Necati Doğru'nun dünkü yazısını paylaşacağım. Kendisi, 42 katlı
gökdelene uyarlanan yüksek bütçeli akıllı yazılımı ironik bir şekilde
eleştiriyor. Bir bakıma, bu akıllı sistem olmasaydı yangının daha feci
sonuçlara yol açabileceği gerçeğini reddediyor gibi yapıyor bunu.
Öyle değil ama işte.
Önümüzde sicili, rezaletlik yönünden dünya
sıralamasında ilk sıralarda yer alan bir ülke duruyorsa, faciasız geçirilen her
bir günde adeta bir bayram havası yaşanıyorsa, en önemlisi de bütün bunlar büyük
ya da küçük ihmaller yüzünden meydana geliyorsa, meydana gelen yeni bir faciada
illa ki olumlu bir taraf aramak artık aptallığa girer. Daha geçenlerde vatandaşını kurtarayım derken
vinç operatörüyle kafasını koparan, ne bileyim, köprü çalışması esnasında adeta
bindiği dalı kesercesine koca köprüyü alaşağı eden, derelerin yatağına evler
kuran, levhasız yollar yüzünden trafikte binlerce can alan.... vee saireee
ülke, sanki burası değilmiş gibi bir de facialardan güzel çıkarımlar yapmamız
isteniyor. Hala arsızca bekleniyor!
Velhasıl, insanların uzaya gittiği bir çağda
koca bir gökdelende en olması gereken şey "Koca Yusuf Merdiveni" var
diye, 52 katın barındıracağı çok sayıdaki insanı bir zahmet korumak için
akıllısıymış, bilginiymiş, ileri bir teknoloji kullanıldı diye çıkan bir facia
ile övünmek, üstüne bir de Polat Tower reklamı yapmak fazla etik dışı.
Şimdi sözü iyisi mi Necati Doğru'nun, Polat
Tower yangını olayını bir PR utancıyla ilişkilendirdiği dünkü yazısına
bırakayım.
Sevgiler
"
BİNA AKILLI! KLİMA APTAL!
Hem kendini yaktı, hem de kendini söndürdü. Bu
kadar akıl değme insanda bile yok.
İtfaiye gibi Tower.
Tower ne demekse!
Göğü delen diktörgen diyelim.
Kesin akıl küpü.
Yangını gördü.
İçeriye hava bastı.
Dumanı dağıttı.
Fulya Deresi’nin çukurundan İstanbul’un göğüne
doğru 152 metre 10 santim yükselen akıl küpü bina, 152 metredeki en ucundan
Marmara çırası gibi tutuşup kara ve gri dumanlar soluyarak dışından alev alev
yanmaya başladığında içinde oturan şanslı insanlar, sanki Büyük Ada’ya gezmeye
gidiyorlarmış gibi yangın merdivenlerinden inip sokağa kalabalığa karıştılar.
Akıllı bina!
1500 canı kurtardı.
Bunu tek başına yaptı.
İtfaiye 7 dakika içinde geldi fakat
itfaiyeciler, kapkara dumanlı alevlerin arasına cesur ve fedakar dalıp
kurtaracak insan bulamadı. Sadece akıllı binanın dış cephesindeki yangına, “
İtfaiyenin Kocayusuf adlı merdivenine” tutunup başarıyla su sıktılar. Tover
sakini hiçbir insanın, hayvanın, çiceğin kılına zarar gelmedi sadece 1 itfaiye
eri, “akıllı dumana su sıkarken” zehirlenip hastaneye kaldırıldı.
İtfaiye eri nede olsa bir insan.
Akıllı bina gibi kusursuz olamaz!
Gökdelendeki cins ev köpekleri, apartman
kedileri, kafeslerinde muhabbet kuşları,“binalarının dışardan akıllı akıllı
yandığını” hiç fark etmediler. Binaya “kendini söndürme ve tek başına 1500 canı
kurtarma” aklını veren XLS 100 denilen sistemdi. Tower’in sahipleri bu sistemin
yazılımı için 6 milyon dolar ödemiş, binayı akıllı yapmışlardı.
Sistem dumanı anında algıladı.
Isıyı anında hissetti.
İnsandan daha ferasetliydi. Daha çabuk seziyor
her katta, dumanların, alevlerin yakınlığına göre, farklı anonslar yaptı.
Aydınlatma ünitesini o çalıştırdı. Doğal gaz akışını o kesti. Turnikeleri o
serbest bıraktı. Otoparklardaki bariyerleri o kaldırdı. Duman damperlerini o
çalıştırdı, çatıdaki fanları devreye sokup, dumanı o emdi.
İzeledik, gözle görduk.
Bina akıllı. Klima aptal.
Piar şirketine helal olsun!
Dışişleri Bakanı uyansın.
Davutoğlu, piar yani halkla ilişkiler nasıl
yapılır örnek alsın. Bu piar şirketi ile anlaşsın. Uçağımızın vurulmasından
“Türkiye’mize bir başarı öyküsünü” de bu piarcılar sayesinde iktidar partisi
çıkartsın. Piarcıların gücü, bütün medyayı yönlendirdi. 2 gün boyunca yangının
hangi sebeple çıktığını değil “binanın dahi derecesindeki akıl gücü” anlatıldı.
Binayı öve öve bitiremediler.
Yangından reklam çıkarttılar.
Evi olmayanlar, “akıllı binadan daire
almayı” evi olanlar da “satıp akıllı
binaya taşınmayı” düşünmeye başladılar. Akıllarına, “bu akıllı, güçlü
bina, zavallı bir klimanın çıkaracağı
yangını niçin akıl edemedi?” diye sormak gelmedi.
Towerciler müthiş.
Şişli Fulya’dan Maslak’a; 42 katlı-52 katlı-62
katlı, “parsele özel imar planı” ile
yüksek rantlı 20 tane “akıllı tower” dikmiş işadamları. Bir sersem
klimanın sebep olduğu yangının müşteri kaçırmasına izin vermezler, vermediler.
Zaten konut sektörü balonlu durumlar yaşıyor! "
No comments:
Post a Comment