Thursday 2 August 2012

TARİHİN EN BÜYÜK PETROL FACİASI: BP DEEPWATER HORİZON



Deepwater Horizon Oil Spill, Gulf of Mexico Oil Spill ve Macondo Blowout olarak da bilinen BP Oil Spill felaketi, 2010 yılında Meksika Körfezi’ne 3 ay boyunca aralıksız akan ve hala da sızıntı gösteren bir petrol faciası. Bu facia, petrol endüstri tarihinin en büyük deniz faciası olarak kabul edilidi. Bu felaket, 20 Nisan 2010’da, BP tarafından işletilen Macondo Prospect’in delinmesiyle oluşan Deepwater Horizon patlaması sonucu meydana geldi. Patlama, platform üzerinde çalışan 11 işçinin ölümüne 17’sinin de yaralanmasına yol açtı. Ayrıca körfezdeki canlıların doğal yaşamları tehlike altına girip balıkçılık ve turizm endüstrisi de önemli derecede sekteye uğradı.

Deepwater Horizon; yerleşik olmayan, 2400 metre derinliğe kadar çalışabilen ve 9100 metre kadar delim yapabilen, su altında kalabilen mobil bir deniz delme ünitesi. Bu araç, Güney Kore menşeili Hyundai Ağır Sanayii tarafından inşa edildi. Bu şirket, Marshallese uygunluk bayrağı(belgesi/onayı) altında faaliyet gösteren Transocean tarafından satın alındı ve 2008 Mart’tan 2013 Eylül ayına kadar BP tarafından kiralandı. Patlama sırasında, Meksika Körfezi’nde Mississipi Kanyon’unda yer alan petrol bölgesi Macondo Prospect’in 5000 metre derinliğindeki bir keşif kuyusu için delim yapılıyordu. BP de, % 65’lik bir hisseyle, Macondo Prospect’in baş mimarı ve operatörüydü.               Patlama öncesi Deepwater Horizon

20 Nisan 2010’da 9.45 civarında, yüksek basınçlı metan gazı, petrol kuyusundan Deepwater Horizon’a doğru yayıldı ve bu takımı da içine alıp yutan bir patlamaya neden oldu. İşçilerin çoğu, cankurtaran sandallarıyla platformu terk ettiler ve medikal tedavi için botlar ve helikopterlerle bulundukları yerden uzaklaştırıldılar. 11 işçi ise, yapılan tüm aramalara rağmen bulunamadı ve patlama esnasında öldükleri varsayıldı.



Deepwater Horizon, yaklaşık 36 saat yandıktan sonra, 22 Nisan sabahı battı.
Deepwater Horizon’un önceden bulunduğu yere doğru büyük bir petrol tabakası yayılmaya başladığı zaman, yani 22 Nisan öğleden sonrasında, bir petrol sızıntısı fark edildi. Yapılan ölçümlere göre, sızan petrol 4.9 milyon varil olarak belirlendi. Bu rakam, Amerikan sularında meydana gelen en büyük facia olan 1989 Exxon Valdez petrol faciasının ve Meksika Körfezi’ndeki 1979 Ixtoc Petrol faciasının verdiği zararı bile aştı.

Yaşanan felaketten ötürü, vahşi ve doğal yaşam örgütleri, BP’yi, gittikçe kalınlaşan petrol tabakasının boyutuyla ilgili hakiki bilgileri paylaşmamakla suçladılar ve bu felakete daha doğrudan ve net tepkiler vermesi için de Beyaz Saray’ı zorladılar.

Doğal Yaşam Federasyon Başkanı Larry Schweiger, BP’nin, yaptığı kimyasal testlerin gerçek sonuçlarını açıklamada başarısız olduğunu ve sızıntının gerçek boyutunu gösteren videoyu ise sakladığını söyledi.Gerçek verileri saklamakla ve bilim adamlarının her gün körfeze girişini engellemekle suçlanan BP, kongrelerdeki iddialardan sonra 19 Mayıs 2010’da “spillcam” olarak bilinen ve bölgenin durumunun kamera aracılığıyla izlenmesini sağlayan bir canlı yayın sistemi kurdu.

Buna rağmen, BP ile ilgili olumsuz yorumlar hızını kesmedi. Petrol faciasının belgeselini yapmak isteyen gazetecilerin halka açık alanlara girişinin engellenmesi ya da fotoğrafçı gazetecilerin bölge etrafında uçuş yapmalarının önlenmesi gibi iddialar bu olumsuz yorumlar arasında yer aldı. Bu suçlamalar; BP’ye, sözleşmeli bağlı olduğu kuruluşlara, yerel hukuk yürütücülerine ve diğer idari mecralara da sıçradı.

Patlama sonrası oluşan petrol sızıntısını önlemek için pek çok girişimde bulunuldu. Bunlardan ilki, kaynaktaki sızıntı musluklarını kapamak için kullanılan su altı araçlarına başvurmak oldu. Fakat bu girişim maalesef başarısızlıkla sonuçlandı.

Sızıntıyı önlemek için ikinci bir teknik, petrolü sızdıran en büyük delik üzerine 125 tonluk bir set koymak ve yüzeydeki petrolü, borularla bir yük gemisine taşımak oldu. Fakat borudan sızan gaz, metan hidrat kristallerini oluşturan soğuk hava ile temas edince, set kapağının açılmasını engelleyici bir durum oluşturdu ve bu yöntem de başarısızlığa uğradı.

                                                         Yerleştirilen Set

Bunların yanında, sonucunda 924.000 amerikan galonu petrolün toplandığı (1 galonun 3785 litre olduğunu belirtelim) başarılı girişimler de oldu. Başka bir takım teknik süreçlerden sonra, BP CEO’su Tony Hayward, körfezden çıkarılarak elde edilen toplam petrol miktarının oldukça fazla olduğunu belirtti.

Patlamadan sonra sarfedilen çabaların çok büyük bir kısmı da sahil şeridini ve deniz hayatını korumaya yönelikti. Bu çalışmaların üçü; sızan petrolü hassas bölgelere yayılmasını önlemek için bastırmak, hassaslığı daha az olan bölgelere doğru sulandırmak ve yaymak idi. Bu 3 stratejiye de çeşitli teknikler kullanılarak başvuruldu.

Patlamanın ekolojik sonuçlarına ayrıntılı şekilde bakarsak;

Petrolün toksin etkisi, oksijenin tükenmesi ve petrolün arındırılması çalışmalarında kullanılan seyreltici madde Corexit, felaketin verdiği zararın başrol oyuncuları olarak görülüyor. Bu zararların arasında, 8 Amerikan doğal parkının tehdit altına girmesi, Körfez Adası ve diğer geçiş bölgelerinde yaşayan 400 türün ve 3400 kuş türünün de risk altında olması (özellikle çeşitli kaplumbağa türleri) sayılabilir.

Nitekim 2 Kasım 2010’da, içlerinde 6104 kuş, 609 deniz kaplumbağası, 100 yunus ve başka memeliler ve bir sürüngen yer almak üzere toplam 6814 ölü hayvan toplandı.
5 Ocak 2011’de, BP’nin itiraz ettiği, Beyaz Saray Komisyonu tarafından yayımlanan rapora da yer vermenin önemli olacağını düşünüyorum.

Raporda, ilgili şirketlerin petrol faciasına resmen izin verdiğine dair detaylar yer aldı. Komisyon; BP, Halliburton ve Transocean’ın ucuz şekilde çalıştığı ve patlamaya meydan verdiğini belirtti. Raporda şu ibare yer aldı:

“Kasıtlı ya da kasıtsız, BP’nin, Halliburton’un ve Transocean’ın, Macondo patlaması riskini artırıcı aldığı kararlar, bu şirketlere önemli miktarda para ve zaman kazandırdı.”
BP’nin buna verdiği yanıt ise şöyle oldu:

“Komisyon araştırmasının öncesinde, BP zaten daha güçlü bir güvenlik ve risk yönetimi için değişiklikler tasarladı.”

Transocean da BP’yi, patlama öncesi aldığı kararlar için, hükümeti de, alınan bu kararlara izin verdiği için suçladı. Halliburton ise, petrol kuyusunu betonla döşediğinde, kendisinin sadece BP’nin emirleri doğrultusunda hareket ettiğini belirtti. Aynı zamanda BP’yi, döşenen betona gerekli testi yapmadığı için eleştirdi.

Rapor, aşağıdakilerin belirtilmesiyle son buldu:

“BP ve diğer şirketler bünyesinde daha iyi bir karar alma süreci yönetimi, BP ve anlaşmalı olduğu şirketler arasında daha iyi bir iletişim mekanizması, gemi personelleri ve mühendislere uygulanan eğitimlerin çok daha güçlü olması Macondo felaketini önleyebilirdi.”

Rapor aynı zamanda, düşük maliyet hedefli karar mekanizmasını fark etmeye yönelik yeterli bilgi ve otoriteye sahip olmadıkları için idari yetkililileri de suçladı.





No comments:

Post a Comment